Kayıtlar

Kafamda Yoga Halleri

Hayatımı yogadan önce ve sonra diye ayırsam sanırım abartmam. Müthiş düzenli bir yoga pratiğim olmadı, belki instagramlık fotoğraflar (!) da çekemedim ama yoganın bana en güzel verdiği öğreti "anı yaşamak" ve "farkındalık" oldu. Belki çok klişe olacak ama bunları bir kere hayatına sokanlar ne kadar da kıymetli olduğunu anlarlar. Ve artık hiç bir şeyin eskisi gibi olmayacağını da. Yoganın bana verdiği bu dersi beynimde hep pratik hale getirmeye çalıştım. Az önce aldığım nefesi bir daha alamayacağımı bilmek, şimdinin değerini anlamak, yürürken rüzgarı farketmek gibi sonsuz çeşitlendirebileceğim bu derslere hamileyken de hem fiziksel olarak yoga pratiği yaparak hem de ruhumda bunu yaşamaya çalışarak devam ettim.  Gel görelim, sonra işler sarpa sardı. Bir oğlum oldu. Her yaptığı hareketi sadece o anda yaşayarak, geçmişi ve geleceği düşünmeden şimdiyi yaşayan minik bir insan kucağıma geldi. Bense tüm şaşkınlığım ile şimdiyi yaşamayı bırakıp bir taraftan ona nasıl

Hamilelik Notları - 2 : Hamilelikte Okuduğum Kitaplar

Baktım ki uzun bir ara vermişim yazmaya, Asaf 5 aylık olunca gözlerim açıldı sanırım. Yazmak güzeldir, iyi gelir. Her neyse kaldığım yerden devam edeyim.  1) Doğal Doğum - Gülnihal Bülbül: Bu kitabı henüz hamile olmadan listeme almıştım. İstanbul'da yaşarken iyi bir kadın doğumcu bulma isteğimle Doula arkadaşım Özge, Gülnihal Bülbül'den bahsetmişti ve böylece takibe almıştım.  Kitapta doğal doğumun güzelliğinden, hangi durumlarda sezaryen yapıldığından, geçmişten günümüze doğumdan bahsediyor. Aralarda pozitif doğum hikayelerine yer verilmiş ki bazen teorik bilgileri daha sonra okuyup hikayeleri önce okuduğum oldu. Bu kitabın bana en güzel katkılarından biri sünnet hakkındaki bir sayfalık da olsa doktorun görüşü. Bu yazıyı okuduktan sonra çocuk kendi anlayıncaya kadar sünnet yaptırmamaya karar verdik ve çok yerinde bir karar olduğunu düşünüyorum. 2) Hypnobirthing - Marie F. Mongan: Her doğal doğuma gönül vermiş anne adayı gibi ben de okudum. Bu kitapta herkesin ak

Hamilelik Notları - 1

Uzunca bir ara vermenin sebebi hayatımın en güzel dönüm noktasında olmam; bir bebek bekliyor olmam. 20 haftalık hamileyim ve bir oğlumuz olacak. Evet, saatlerce bu konuda konuşabilirim ama duygularımı kısaca özetlemeye çalışacağım.  İzmir'e geldiğimden beri bir işim olsun, sonra bebek düşüncesi içindeydim ama iş bulma sürecim planladığımdan çok daha uzun sürdü. Bu arada çok da planlı olmayan şekilde bebek beklediğimi öğrenince, her şeyi akışına bırakmanın ne kadar doğru bir karar olduğunu gördüm.  İçimde minicik bir bebek olduğunu eşimin doğum gününde öğrendik. Eşime, kendime dünyanın en güzel hediyesi vermiş oldum.  30 yaşımı doldurmadan bir bebeğim olsun çok istiyordum ancak hep hayat şartlarını düşünmekten bu kararın mantıklı olmayacağını düşünüyordum. Ama öğrenir öğrenmez aslında tam da istediğimin bu olduğunu görmüş oldum. Şükür ki hazır olduğumuz bir zamanda oldu. Maddi hazırlıkları bir kenara bırakıyorum, en büyük hazırlık manevi olan. Hazır olmadan yapılabi

Bir Ömürlük Misafir

İşe yeni başlamıştım. Hayatımın amacına ulaşmış, İstanbul'da iyi bir iş bulmuştum ve çok mutluydum. Her gün Kadıköy'den Maslak'a gidip gelirken servis güzergahımız değişti. Ne olduysa da bundan sonra oldu. Servis Karacaahmet Mezarlığı'nın önünden geçmeye başlarken ben de hayatın anlamını sorgulamaya başladım. Neden çalışıyorum kısmını geçmiş, öleceksem neden yaşıyorum aşamasına terfi etmiştim. Bu düşünceler zaman zaman şiddetlense de iş hayatı sorumluluğu, yaşama sorumluluğu bir nebze hafifletti. Bir bakıma bir amaca adadım kendimi. Bende böyledir, önüme hedef koyamazsam yapamam. Lisede üniversite sınavlarına hazırlarken kendime Odtü Gıda Mühendisliği hedefi koymuştum, sıkı da çalışıyordum, sonra bir gün Odtü'yü görmek nasip oldu. Hayatımda da hiç o zamana kadar üniversite görmemişim. Yazın ortalıkta hiç öğrenci yokken bana o kadar soğuk göründü ki birden amacım bu muymuş dedim, boşluğa düştüm. Yoksa kesin Odtü'yü kazanırdım :)  Nereden geldim bu konuya? He

Mozart in the Jungle

Resim
Biraz motivasyon eksikliği, biraz depresif bir halde iseniz Mozart in the Jungle 'ın sizi biraz keyiflendireceği garanti :) Bir bölümü ortalama 25 dakikadan oluşuyor ve New York Senfoni Orkestrası'nda çalan insanları, ilişkilerini anlatıyor.  Klasik müziği öyle sıkmadan izleyene geçiyorlar ki diziyi bitirdiğim günden beri klasik müzik dinliyorum.  Ama bu dizide en çok sevdiğim, bende ise en az olduğuna inandığım şey insanların bir şeye kendini adamaları, vazgeçmemeleri; inandıkları, sevdikleri meslek için özverili çalışmaları oldu.  Müzikle uğraşım hep utanç verici anılardan ibaret olmasına rağmen bir enstrüman çalmak istedim.  Kısaca bu dizi bana çok iyi geldi. O zaman Rodrigo'ya! :)

Son Okunanlar Üzerine / Huzursuzluk ve Katip Bartleby

Resim
Huzursuzluk - Zülfü Livaneli Zülfü Livaneli'nin tüm kitaplarını okumadım ama Mutluluk'un hem kitabını hem filmini çok sevdiğim için her zaman bir şans tanıyorum. Zen ve Motosiklet Bakım Sanatı'ndan sonra biraz kafamı dağıtmak için çok satanlara yöneldim. Normalde pek alışkanlığım değildir çok satanlar bölümüne uğramak. Ama daha önce de sırf bu inadım yüzünden yıllarca Kürk Mantolu Madonna'yı okumamış olmam, okuduktan sonra beni hayli üzmüştü. Böyle duygular içinde Huzursuzluk'u aldım.  Huzursuzluk, Ezidiler hakkında biraz bilgi sahip olmak dışında, bende bir etki yaratmadı.  Beğenmediğim ilk nokta cümlelerin gereksiz uzatılmış olması ve popüler durumlardan yararlanılmasıydı. Örneğin, 28, sayfada  eskiden İslamın başka türlü olduğunu anlatan  şu cümle: "Namaz kılan babaannelerin önünden geçtiğinde ya da secdeye vardığı sırada, namazının bozulacağından korkan zavallı kadının sadece okuduğu duanın sözlerini daha yüksek sesle tekrarlamaktan

Baharla Raks

Resim
Hava ılık ılık esiyor, güneş var. İçimde güzel şeyler olacağına dair bir his, aklımdaki her şeyi yapabilecek bir cesaret, hiç üzülmeyecek gibi bir mutluluk var. Ben Her Bahar Aşık Olurum'u dinliyorum. Alabildiğine koşmak, dans etmek geliyor içimden. Bahar geldi artık silkelenme zamanı, dirilme zamanı.  Koşturarak akıp giden zamanı unut, dur bir an! Bak şu ana; geçmişine, geleceğine değil, akşam ne yapman gerektiğine değil. Yarın hangi toplantılar olduğunu düşünme. Şimdiden başka ne var elinde? Bir çay al, güzel bir şeyler oku, bir şarkı dinle. Burun deliklerinden giren nefesi fark et. Yaşadığını hisset! Bu dünyayı bir ziyaret olarak gör, bu ziyaretini en güzel şekilde değerlendir. Bahaneleri at bir kenara. Unut keşkelerini, pişmanlıklarını. Şimdinin tadını çıkar.